17 Aralık 2005
O artık şımarık bir prenses
Ben: Sude o kalemle pusete mi yazılır kızım yaaa?
Sude:
Sonra da kolaysa gülmeden bak bu surata...
15 Aralık 2005
Özledim
Az önce üniversiteden oda arkadaşlarım ile görüştüm, Necibe ve Ece, Ece Amerika'dan tatil için dönmüş, aman yaa şu km.ler var arada ama seslerini duydum iyiyim diyorum, bir yandan da ne ne çabuk geçti zaman diyorum, bir yandan ses yetmedi keşke görüşebilseydik, keşke bir "Yallah şoför" diye ünleyebilseydik diyorum... Nostalji özlemi mi ne demeli buna bilemiyorum ki? Çok güzel geçti öğrenciliğim, her anı, 1983'ten 2001 yılına dek, anasınıfından fotoğraflarım var, doğum günümde arkadaşlarla dans edekren, mumlarımı üflerken, ve dün akşam Sude ile eve dönüp de isminin konduğu gecenin videosunu izledim, klasik "film şeridi" olayı canlandı kafamda, heyytt be Aliye? (Böyle mi diyordunuz Neco?)
Fakat işte öyle bir dönüm noktası var ki hayatımda, Sude, ondan önce her şeyin bir bedeli vardı, değiştirilebilirdi, üzerinde oynanabilirdi (aşkım bu satırları okumuyorsun di mi? Sözüm 6 no.lu dairemizden dışarı) ama şimdi O benim her şeyim... Geri dönüşüm yok, ne mutlu ki...
Dün akşam şimşekler çakıp gök gürlerken, hatta penceremiz bile sarsılırken o şiddetle prensesim korkmasın dedim, "annecim aydede bak nasıl da ağlıyor Sude'yi çok özledim, O'nu çok seviyoruz biz aydede, anne, baba... Baba çok özlemiş diyor gördün mü nasıl ağlıyor" diyerek pencereden o sarsıntıda dışarı baktırdım, "hiiii" dedi bir eliyle ağzını kapatarak şaşkınlığını gösterirken, "annee aydedeee üüüüüü" anne aydede ağlıyor diyor kızım şaşkınlıkla sonra "şşşş" diyor işaret parmağı ile ağzına sus işareti yaparak, aydedesini teselli ediyor minicik yüreğiyle... Anne o anda yoğunlaşıyor, ne duygusal akıllı bir kızım var şükürler olsun ühüüüü diyecekken kucağındaki sıpa "anneee lalaaa poooo" diyerek kendini yere atıyor, duygusal kadın silkelen de hayatın gerçekleriyle yüzleş, kızın bile senden daha mantıklı :D... Hemen cdye Teletubbiesleri koyup dans etmeye başladık, kızım annesini gerçek hayata döndürdü...
13 Aralık 2005
Sude 18 aylık
- anne (anne)
- baba (baba)
- ayyaaa (ayla)
- abbaa (abla)
- abiiii (abi, i harfini uzatıyoruz)
- aydede (aydede)
- ağaaşş (ağaç)
- usss (kuş)
- gakk gaakk (bu da kuş)
- maovvvv (kedi)
- avvv avvv (köpek)
- lalaaaa (teletubbies, lala)
- aaaba (araba)
- menim (benim)
- dittt (git)
- dell (gel)
- biiiss (bir)
- üsss (üç)
- bess (beş)
- Besbes (para)
- dede (dede)
- hayaa (hala)
- besttt (basket)
- gooo (gol)
- çiçee (çiçek)
- bayaak (bayrak)
- adadüü (atatürk)
- gagak (yumurta)
- buu (su)
- mama (makarna ya da köfte nerede dediğimde gösteriyor ama şimdilik bütün yemekler mama)
- bebeee (bebek)
- pakaaa (park)
- oppp (top)
- cici (kıyafetleri)
- beşşş (bez, alt bezi)
- üfff (kalorifer)
- baooo (banyo)
- aççsss (aç)
- Dudee (Sude)
- Bayaaa (Bayar)
- kakkaaa (kaka)
- bababii (merhaba)
Gülşah gelmişti haftasonu, kızkardeşim, uğurlarken abaaaa didiyoooo nasıl ağlıyor, ama kızım büyüyüp sen de en güzel okullara gideceksin dedim el sallamaya başladı, bay bay diyip öpücük gönderiyor, sonra arabaya bindik başladı şarkı gibi mırıldanmaya, abbaa dittii, babaa dittii, annee dittii, kızım anne burada bak geldi diyorum, babaaa dell delll diye babasını çağırıyor, iyice özledi yani anlayacağınız. Koridorda futbol oynuyoruz, araba kullanıyoruz, basket oynuyoruz, ardından evcilik setmizi getirip karşılıklı çay-kahve içiyoruz ama 2 gündür yine iştah kesildi, neyse fazla zorlarsam zaten kusuyoruz ya. Devamlı konuşuyor, anlıyor, beraber ortalığı topluyoruz, dağıtıyoruz, gayet güzel geçiyor nazar değmesin tek eksiğimiz babamız, özledik ailecek, keşke gelse bir an önce, haftaya ben de seyahate çıkacağım, 23'ünde gelecek Aydın, burada olsam diye dua ediyordum olacağım sanırım, İzmir, Antalya, Ankara ardından 22 gecesi evdeyim umarım. Azı dişlerimiz çıktı, köpek dişleri zorlayacak sanırım, acaip benim sendromumuz hala tam gaz devam etmekte. Yaız yazma işini ilerletti demiştim, kalemi sol eline alıyor, karışmıyorum hangisini kullanırsa kullansın ama mesela ucundan tutunca kızım doğru tut kalemi diyorum hemen sağına geçirip aynen bizim tuttuğumuz gibi tutuyor, ondan sonra yazıyor duuudee bayaaa, ağaşşş gaaakkk gaakkkk ne biliyorsa çiziyor kendince, arada mutfak dolabım da kaynadı, kalem geçer geçmez eline defter, bitti mi diğer sayfa, hızını alamıyor artık neresi denk gelirse, tabi yakalayabildiğiniz kadar kontrolünüzde . Çok komik bir kızım var ya, acaip eğleniyorum O'nunla oynarken, yemek yerken, yaratıcılık da artıyor, dün ıspanaklı pilav yapmış kayınvalidem, yoğurtla yedireceğim, ıspanağın sap kısmı geldikçe öğürüyor, kusacak, blendirdan geçirdim mecburi, yoğurtla karıştırdım, iğrenç görünüyor ama yiyecek yani kaçarı yok, Sude bak içinde periler var neler diyorlarmış kızım, eğilip kulağımı yaslıyorum, hımm tamam Sude yiyecek ki siz de O'nu cici yapacaksınız, ayy ne güzel şeyler bunlar bak kızım felan derken ancak yarım kase yedi ama ona da razıyım artık.
Bebeğin dün 18 ayını tamamladı, kocaman oluyor gün be gün ve eve gittiğimde sağ sağlim, kucak kucağa zaman geçirmek dünyanın en güzel hazinesi, yorgunluktan ölüp bitsem de 5 dk. beraber oyun oynamak O'nun için ne kadar önemliyse benim için de o kadar dinlendirici, gözlerindeki ışıltıyı takip etmek, bitmeyen enerjisini gözlemek, devamlı bana bir şeyler sorması, öğrenmek için o çabaları, her anım O'na hayran olmakla geçiyor, devamlı bir kendi başarma takıntısı var, tren almıştım, pillerini takarken bana bir azar çekti, aldı eline tornavidayı doğru yere yani vidaya denk getirerek başladı benim gibi çevirmeye, elinden almak ne mümkün, yemek yemek keza O başarmak istiyor, Toto'dan bir kuş oyuncak çıkmıştı, dalını takacağım, izledi beni, ardından kuşu elimden alıp dalı çıakrdı ve izlediği gibi takmaya çalıştı, şu patates kafalardan almıştım, göz, kulak, ayak, el (ele bababi diyoruz) bazen doğru yerlere bazen de sıkıntıdan aman Allahım şaşırıyor ne yapacağını. Anahtarı alıyor bilimum bütün kapılarda deneniyor, v.s. v.s...
Özledim seni be bir tanem, sabah uyandığımda çorabının tekini yatağımın kenarında görmekten daha güzel ne olabilir? Hem de hafif kirli altı, seni çok seviyorum pamuk şekerim, gül kokulum...
12 Aralık 2005
Rastgele 20 şey
- Sude, doğunca tüm hayatım değişti ve "anlatılmaz yaşanır" diye bir zırvalık duyardım eskiden, evet anne olmak, baba olmak tam olarak bu, Sude'yi odaya girdiğimde kucağıma verdikleri ve beni emmeye başladığı anda hayatımda her şeyin sınırı, önceliği silindi.
- Eşim. Benim sabır taşım, benim gibi sabırsız, kararsız, bazen inadına dikkafalı, bazen inadına saf birine bunca yıldır sevgiyle bakabiliyor, gözlerinden anlıyorum.
- İnternet, şimdi Anadolu Lisesinde iken hazırlık sınıfına döneyim, bir Visa dersimiz vardı, orada işte bir web örümcek ağından bahsedilir, gelecekte işin evden takip edileceği, Amerika ile bilgisayar üzerinden görüşüleceği, kütüphanenin bilgisayarımızda olacağı felan bahsedilirdi ki o zamanlar bilgisayar DOSta açılır, dir.. derdiniz sonra games yazar enter derdiniz ve ben oradan ghost oyununu seçerdim, nerede o Knight online felan şimdi bunları yazınca kendimi bir nine gibi hissettim ama ben 80'liyim :S
- Sabah sabah kahvalti mimlerini okuyunca kendimi bir garip hissettim, Pazar kahvaltım tek lüksüm ve çok seviyorum, kreple, bazlama ile, tereyağı ve bal ile, yazın patlıcan közlemesi ile, sosis, salam pek sevmem ama o fındıkezmesi yok mu?
- Gazete okumak, sayfaların kokusu.
- Yeni kitap almak ve eve girerken sayfalarını çevirmeye başlamak.
- Güzel bir film almak, kırmızı şarabın ve Toblerone paketin, yanında sevgilin...
- Tabi film keyfi yaparken bebefondan kızının mışıl mışıl uyuduğunu takip edebilmek.
- Pazar sabahı bebefondan "Anne" diyerek dünyada duyduğum en güzel en berrak sesin beni uyandırması
- Size garip gelebilir belki de bilmiyorum ama çamaşırlarım yıkanıp da hele hava güzelse güneş ışığında kurumalarını görmek ve o ışıltıyla sanki daha da temizleniyor gibi görünmeleri nedense sevdiğim bir olaydır.
- Arada indirip Murathan Mungan'dan satırlar okurum, üniversiteyi kazanıp da gittiğim ilk gün kampüsteki çarşının içindeki kitapevinden ilk aldığım kitapta hala notlarım duruyor.
- Fight Club ve American History X aslında rastgele olaylar değil, Edward Norton derim başka da bişi demem, Primal Fear da var tabi.
- Sade Türk Kahvesi ya da çok çok az şekerli
- Dondurma, her mevsim.
- Kanat Atkaya, bayılarak okurum, NTV'de Arka Sayfa programı var sanki yazılarında bahsettiği Topesto oradaki diğer vatandaş, ismini bilmiyorum, özür dilerim.
- İşimden niye bahsetmedim? İşlerim yolunda giderken de mutluyum ama gayet mazoşist bulabilirsiniz, birden sarpa sarar hani aniden, o anları çok seviyorum çünkü monotonluktan hep aynı şeylerden hoşlanmıyorum, kendimi o zamanlarda çok bitkin yaşlı hissediyorum, geçenlerde de böyleydim yani uzun zamandır öyleydim, aynı görev tanımı moda mod her şey ve taratatammm, pozisyonum değişti, maaş aynı ama görev durağan değil, saat nasıl beş olmuş anlamıyorum bile ve bu çok hoşuma gidiyor.
- İşten eve dönerken Meltem ile sohbetlerimizde bir bakıyoruz bazen laf okula dönmüş, çocukluğa dönmüş, ne mutlu ki güzel şeyler yaşamışız böyle özlemle anıyoruz, mutlu oluyoruz diyoruz ve evime varmış oluyorum hemencecik, kızıma.
- Sude beni dans ederek karşılıyor kapıda, kalçalarını kıvırarak... "Anneee" diye çığlıklar atarak.
- Sude büyüdüğünde özgüveni tam bir hanımefendi olmasını hayal ediyorum, yaşamaktan zevk alabilmesini, mutlu olabilmesini becerebilen, hem hırslı hem de tatmin olmak nedir bilen, elindekilerin değerini elinde iken anlayabilen, sevdiklerine ve O'nu sevenlerine saygılı sevgili davranmasını bilen, kısaca mutlu ve de huzurlu olmasını diliyorum, çok mu şey istiyorum?
- Kızımı, aşkımı, kendimi düşünürken Sting, Sezen Aksu, Red Hot Chilli (ne alaka demeyin), Gökhan Kırdar, ya da okulda dinlediğim herhangi bir grup örnek Metallica, ya da bahar şenliğinde statta hep beraber el ele dinlediğimiz Bulutsuzluk Özlemi, Yeni Türkü, Düşler Sokağı Sakinleri, hatta 657 diye bir grup vardı...
Ben de diyordum ki bu 20 nasıl biter, daha aklımda bir 20 daha var inanır mısınız?