15 Mayıs 2007

Bugün bana bir şeyler oluyor :)

Cidden yaza yaza bitiremedim. Ne çok paylaşılacak, Sude belki okur da ileride beni anlamaya çalışır diyecek ne çok şey varmış.

Salı klasiğine devam:

Türk demokrasisinin sorunu askerlerin zırt pırt siyasete karışmaları değildir. Sivillerin akıl almaz hamlıklarla askerleri zırt pırt siyasete karışmaya davet etmeleridir. Olgun olmamaları, nerede duracaklarını bilmemeleri, demokrasiyi özümsememiş olmalarıdır.
..........
Cennete giden yollarDemokrasi kuvvetler ayrılığına dayanır. Yargı, yasama ve yürütme birbirinden ayrı ve özerk olmalıdır. Türkiye'de kuvvetler ayrılığı görüntüde vardır. Pratikte diğer erkler aşağı yukarı tamamen yürütmenin kumandasındadır. AKP'nin cumhurbaşkanlığını eline geçirmesi yasama, yürütme ve yargının tamamını kontrol altına alması demektir.Bir partinin devletin bütün organlarına hâkim olması, demokrasinin ne teori ne de pratiğinde vardır. Bunun ne anlama geldiğini merak edenler Celal Bayar-Adnan Menderes örneğini, bir partinin aynı anda cumhurbaşkanlığı ve başbakanlığa sahip olmasının ve bütün erklere kumanda etmesinin demokrasinin altını nasıl oyduğunu inceleyebilirler.Demokrasiye sahip çıkmayana sahip çıkmak demokrasiye sahip çıkmak değildir. Sadece öyle görünür. 1970'lerde Maoculuğun ve asker yoluyla iktidarı kapmanın cennete giden yol görünmesi gibi.

Bir düşünce daha var paylaşmak istediğim Pazar günkü "güzel İzmir"imizde gerçekleşen miting ile alakalı:
Solda 'kaynana baskısı'Kitle, amorf. Ne istemediğini biliyor ama istediklerine (ki bunlar eşitlik, adalet, vicdan, laiklik, demokrasi, hukuk) hangi siyasi araçlarla, hangi liderlerle, hangi cümlelerle ulaşılacağına dair bölüm belirsiz. Sözlere ihtiyaçları var, yeni sloganlara, yeni taleplere. Onlara cümleler verebilecek düşünsel liderlere, aydınlara müthiş bir ihtiyaç duyuyorlar. Solda birlik diye sloganlar atılmasına bakmayın, şu anda hiçbir siyasi parti, hiçbir siyasi lider alanların heyecanını kucaklayabilecek durumda değil. Üstelik alanlar, siyasi partilerin önünde. Kitle, siyasi partilerden daha politik. Siyasi partiler kelle hesapları yaparken alanlar daha ideolojik ve teorik şeylerden söz ediyor. Sosyal demokrat siyasi partiler ise bu baskıyı "matematiksel" olarak algılıyor. Kaç kişi o partiden alırsak, buraya koyarsak ne olur hesabı yapılıyor.
...........
İstedikleri şey, gözlerinin boyanması değil. Onlar, "derin birleşme"yi istiyorlar. Bu heyecanı, bu dalgayı kucaklayabilecek bir birleşme istiyorlar onlar. Türkiye'yi ılımlı İslam rayından çıkarıp eski rayına oturtacak (benden bir ekleme: şu eski ray ne kadar eskiye dayanıyor onu merak ettim birden) rüzgârı yaratabilecek bir birleşmeyi arzuluyorlar; "öpüşün-barışın" zavallılığında, kerhen bir yan yana durmayı değil.

Hiç yorum yok: