05 Nisan 2006

Atlı karınca dönüyorrr dönüyoorrrr




Bizde neler olup neler bitti aslında her gün sabah azar azar yazmakta fayda var sanırım yoksa uçup gidiyor her şey.
Perşembe yola çıktım, cumartesiye kadar İst.daydım, Cuma akşamı üniv.den çok sevdiğim 2 arkadaşımla buluşup nereyeeee heh hatırladım Panoya gittik, güzel vakit geçirdim, o akşam Aydınla konuştuk, o da arkadaşlarıyla dışarı çıkıyormuş, kızım Ayla ablalarda kalmış, arkadaşım Bilge o gece vicdan azabı çekmeme sebep oldu epey, bakamayacak isek o seve seve bakarmış kızıma, büyüdüğünde bizi hatırlamayacakmış v.s. v.s..... ben de daha bir efkarlanıp indirdim kadehleri, eski günleri yad etmek süper oldu benim açımdan, tabi her gün gourmex fuarı da fena diildi, süper şeyler yedim içtim, arada derede emine beder teyzemle de tanıştım, bu arada şu ünlü chefs kursuna da sponsor olacağızdır ama sıkı pazarlık etmeye gidecem 2 hafta sonra. Bu seyahatler benim için cidden çok iyi oluyor, nefes alıpdönüyorum, evet sırtıma yük arttı ama en aızndan işimi seviyorum ki aslında en azından değil en öenmlisi de bu...
Cumartesi günü İst. trafiğine methiyeler düzerekten vardım mı gözünü sevdiğim İzmire? mis gibi hava, bastım gittim kızımın yanına, evde değildi zira, hanımefendi anneannesiyle gezmelere gitmiş akrabalara, kapıda epey duygulu sahneler yaşamış olmalıyız ki bütün teyzemler gözlerini sile sile bana kızımı bırakıp nasıl gittiğimden dem vurdular... Ama biz kızımla 2 sn. sonra unutmuş olarak özlemi sarmaş dolaş gülüşüyorduk.
Pazar günü Sudişi alıp annemlerin bahçe evine gittik, kızım köpeklerimizle oynadı, annemle leylekleri izlediler, gezdi tozdu, canı çıktı toprakta, ama nasıl mutluydu... Aynen ben de, temiz havayı bol bol içime çektim, portakal bahçesini temizlemişler, toprağın rengi öyle güzeldi ki... çağla badem toplamaya gittik yukarı tarlaya ama bulamadık, biz de zeytinlerimizi okşayarak kenkerlerimizi (bir çeşit kaktüs, annem enginar gibi yemeğini yapar bunun, yol kenarında bitkiler, kökü marul gibidir, afiyetle yenilir) yiyerek döndük, kızım uyanmış, beraber yine indik gezdik bahçemizde, akşam resmen sızdığını söylesem sanırım inanırsınız.
Pazartesi günü bir yakınımız vefat edince Sudişler Marmarise gittiler, iş dönüşü baktım evim bomboş, temizlik de yapmak istemedi canım, gittim The Hoursu aldım, aslında Mulholland Drive alacaktım, bulamadım, Ayşeyi bekliyorum hemen sipariş vereceğim, sonra Nick Cave cdsi aldım bir dene, döndüm eve, dondurucudan çıkardım tekirdağ köftelerimi, açtım şarabımı, önce film ardından yeni başladığım kitap, doyulamayan bir akşam geçirdim, kızım gece 23:30'da döndü, kucağıma aldım ama nasıl uyuyordu kıyamadım, gece gidip giidp kokusunu çektim içime, dün de bol bol hasret giderdik, gidermenin ötesinde atışmalara çoktaaan başladık, devamlı su ile oynamak istiyor, devamlı olabildiğince çıplak gezmek istiyor, devamlı çukulata alıp gevelemek istiyor (yese amenna yemiyor), totosu 2 sn. durmuyor anlatamam o enerjiyi size... ama gelip gülmesi ve annem diye sarılması yok mu=cennet kokusu...
Eğer öbür dünya diye bir şey varsa, ve ben cennete gidebileceksem tek isteğim sevdiklerimin yanında olmak, eğer reenkarnasyon varsa yine tek isteğim kızımla beraber doğmak, onunla beraber olabilmek, ölünce ne bileyim mesela odasındaki çiçeği ya da balığı ya da köpeği de olabilirim, ona güzellikler yaşatabilmek için, eğer bunların hiç biri yoksa da bugünlerin tadını çıkarmak istiyorum, çünkü mutlu olduğumu hissediyorum çoğu zaman (%100 mutluluk var mıdır?) ve şükürler olsun diyorum.
Hepinize sevgilerle...