15 Kasım 2005
Anlatmaya başlayayım?
Evet Cumartesi günü Aydın'ı gönderdik İstanbul'a, 22 Aralık'a kadar orada olacak, haftaya ben de İstanbul'a gidiyorum, bir gün kalacağım, ilk kez kızımdan ayrılmanın verdiği telşa ve panik var içimde, nasıl sıkım sıkım sıkılıyorum anlatamam size, arkada babası olsa düşünmeyeceğim çünkü çok düşkündür babasına ki o da olacak, Şubat'ta da fuar olacak, 4 gün Antalya'da olacağım. Ama bu İstanbul seyahati planda yoktu o zaman, planlarım ona göreydi, hala daha anne sütü aldığı için benim küçük böceğim, Kurban Bayramında uzun tatilde ayrılırız diye düşünüyordum, yetişmeyecek...
İş hayatım biraz daha değişti, gıda mühendisi iken iş hayatımda da şimdi satış-pazarlama-planlamaya kaymaktayım yavaş yavaş, daha hareketli, tempolu, seyahatli, kendimi daha verimli, aktif hissedeceğim bir alan ama bir yandan pamuk prensesimden ayrı kalmak var, faka düşünüyorum da böyle masa başı, işten döndüğünde hayattan bezmiş, yılgın bir anne yerine kıpır kıpır bir anneyi arada seyahatlerle de olsa tercih edecektir sanırım bebeğim, hem ileride benimle de gurur duyar belki, tek duam bana "niye yanımda değildin" dememesi, btün zamanımı O'na ayırmaya çalışıyorum, özellikle Aydın da gittiğinden beri, dokuz buçuk onlarda uyuduğu zaman başlıyor benim koşuşturmaca, kıyafetleri hazırlama, ortalığı toplama, bulaşıkları dizme, kaldırma, cnbc-e dizilerimi takip etme... Bir hal kendimi atıyorum yatağıma oniki bire doğru, bebefondan ses duymamak ayrı bir huzur tabi, çok şükür geniz akıntısı iyice azaldı, öksürüğümüz de dindi, kızımı hasta yapan sadece şunlar: terlemek ve sıcak, anında hapşırığa başlıyoruz...
Aydın'ı yolcu ettiğimiz yerin arka tarafında kazların ördeklerin olduğu bir kümes vardı, orada çok mutluydu, ne zaman ki eve döndük "aydıııı, ayyddıııııı" diye diye odaları dolanıp ağladı çığlık çığlık, sarılıp sakinleştirdim, üstünü değiştirip tulumunu giydirdim ve uyudu, meğersem uyku eziyeti de dahilmiş, yorgun kalmış bebeğim, o günden beri "baba okkkk ditttiii" diyor iki elini yana açarak... Hemen fotoğraflarını getirip babayı öptürüyorum, kızım baba çalışmaya gitti, daha mutlu olacak, evde iken bazen nasıl bezgin oluyordu hatırlıyor musun, şimdi daha hayat dolu, daha mutlu gelecek evimize ve işten döndüğünde hayııır yorgunum dediğinde tamam söz ikimiz de tepesine bineceğiz yeterince dinlendin İstanbul'da, oyna bizimle diye diyorum, meraklı meraklı dinliyor beni, tamam der gibi kafasını sallıyor, bunu yaptığında ise içimde fırtınalar kopuyor, el kadar 17 aylık zıpır benden daha mantıklı, benden daha anlayışlı, benden daha az duygusal olabiliyor diye...
Dün çok güzel bir şey oldu bu arada, ("www.sibelinkahvesi.blogspot.com Sibel" ) 'in sesini duydum, sanki yıllardır tanışıyormuşuz gibi konuştuk, afiyet olsun canım...
Pazar günü kızımla hep hayalini kurduğum bir olayın ilkini yaşadık, anne-kız alış verişe çıktık, ama mağazaya hesabı öderken yetkilinin söylediği tek bir cümle bana olayı özetledi: Sude imza atılan yere kalemi alıp başladı karalamaya, bir yandan da adını söylüyor "Duudeee bayaaaa", soyadımızı ihmal etmiyoruz yani imza atarken, çıkarken kalemi almak istedim vermedi tabi cadı bana bağırıp çığırarak,resmen azarladı, kasadaki adam yalvararak "tamam Aliye Hn. hiç önemli değil kalem sizde kalabilir yeter ki Sude üzülmesin" dedi, Türkçesi aman kalem sizde kalsın yeter ki sussun demekti :D. Zira bütün ayakkabı ve terlikleri indirip denemeye kalktı, t-shirtleri askısıyla alıp yerlerde sürüdü, bana ceee yaparak tüm kabinlere girdi çıktı, kendini kıyafetlerle dolu askılara attı attı döndü, hangisini anlatayım ? Bir ara kucağıma aldığımda sustu da satışçı çocuk bir ohhh çekti kendi kendime güldüm, bu annelik beni bir acaip yaptı...
Sevgilerle....
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder